Dikkat, Varoluşsal Sancı İçerir: Gerçek Olduğuna İnanamayacağınız Yaşam Öykülerinden Uyarlanan Filmler

Sinema, Jung ve Freud tarafından temelleri atılan psikanaliz uygulamasının doğuş kıssasını anlatıyor. 1904 yılında Sabina Spielrein isimli genç bir bayan tedavi görmek için Carl Jung’un kliniğinin kapısını çalıyor. Sigmund Freud’un hususla ilgili teorilerini yakından takip eden Jung, bu teorileri Sabina’nın üzerinde uygulamaya karar veriyor lakin bu sırada hislerini denetim altına alamıyor. Sinemanın takımında güçlü oyuncular Keira Knightley, Michael Fassbender ve Viggo Mortensen yer alıyor.

Dalga sörfü konusunda doğal yeteneği ile dikkat çeken 13 yaşındaki genç atlet Bethany Hamilton, sörf yaparken uğradığı müthiş köpek balığı saldırısı sonucu sol kolunu kaybediyor. Sinema, sevgi dolu ailesinin takviyesi ile hayata tekrar tutunup kazanın yarattığı endişelerini aşarak yalnızca sağ kolu ile çok sevdiği sörfe geri dönmeye çalışan Bethany’nin kıssasını anlatıyor.

Başrollerini Susan Sarandon ve Nick Nolte’nin paylaştığı sinemada, Lorenzo çiftinin oğulları şimdi beş yaşındayken çok ender görülen ve bu nedenle kimsenin tedavisi üzerinde çalışmadığı bir hastalığa yakalanıyor. Tedavi olmaması durumunda çocuklarının ölmesi riski ile karşı karşıya kalan çift, kendi imkânları ile çocuklarına bir tedavi bulmaya karar veriyor.

Yetenekli bir buz pateni atleti olan Tonya Harding, hırslı annesinin de yönlendirmesi ile muvaffakiyetten muvaffakiyete koşuyor. Harding’in hayranlık uyandıran spor mesleği, kocasının rakip buz pateni atletlerden Nancy Kerrigan’ı sakatlamak için planladığı atağın yarattığı skandal ile altüst oluyor. Sinemada Tonya’nın annesini oynayan Allison Janney, başarılı performansı ile En Yeterli Yardımcı Bayan Oyuncu Oscar’ını almaya hak kazanıyor.

Daha evvel kapatıldığı hapishanelerden kaçması ile ün salmış mahkûm Frank Morris, devrin en inançlı hapishanesi olan Alcatraz’a transfer ediliyor. Alcatraz’da mahkûmlara uygulanan zulümden ziyadesiyle rahatsız olan Morris, kendisiyle tıpkı hisleri paylaşan Clarence Anglin ve John Anglin isimli iki mahkûmla Alcatraz’dan da kaçmanın planlarını yapmaya başlıyor.

Sinema, etkileyici sesi sayesinde ünü Fransa’dan bütün dünyaya yayılan Edith Piaf’ın trajedi ve muvaffakiyet ile dolu hayatını bahis alıyor. Yoksul bir dünyaya gözlerini açan ve büyükannesinin muhafazasında bir genelev ortamında büyüyen Edith Piaf’ın hayatı, kaldırım köşesinde müzik söylerken keşfedilmesi ile kökten bir değişime uğruyor.

Sıradan hayatından sıkılan garson Bonnie, annesinin otomobilini çalmaya çalışan dolandırıcı Clyde’a âşık oluyor ve ikili, kendilerini otomobil hırsızlığından bana soygunlarına kadar uzanan tehlikeli bir maceranın içerisinde buluyor. Çok geçmeden bağlantılarında baş gösteren meseleler ise çılgın çiftin özgürlükleri için risk oluşturmaya başlıyor.

Çağımızın önde gelen fizikçilerinden Stephen Hawking’in zorluklarla dolu lakin bir o kadar ilham verici hayatını anlatan sinema, başrolündeki Eddie Redmayne’e de göz dolduran performansı ile En Uygun Erkek Oyuncu Oscar’ını getiriyor. Hawking’in hayatı, şimdi 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyken konulan ALS teşhisi ile büsbütün altüst oluyor ancak dehası, azmi ve teşhisten kısa müddet sonra evlendiği Jane Wilde’ın dayanağı ile Hawking zorlukları aşıp büyük başarılara imza atıyor.

Takımında Christian Bale, Steve Carell, Ryan Gosling ve Brad Pitt üzere efsane oyuncuları bulunduran sinema; 2008’de açığa çıkan Amerikan emlak krizini öngörerek bunu fırsata çeviren ve büyük bir servet kazanan Michael Burry’nin inanılmaz kıssasını mevzu alıyor. Sinemanın En Düzgün Uyarlama Senaryo kolunda bir de Oscar Mükafatı bulunuyor.

Sinema; efsane İngiliz rock kümesi Queen’in solisti Freddie Mercury’nin hayat kıssasını, müzik mesleği ve küme üyeleri ile irtibatının yanı sıra aile hayatı ve kendi içinde yaşadığı ruhsal karmaşaları da göz önüne sererek anlatıyor. Freddie Mercury karakterine hayat verirken fizikî ve ruhsal olarak âdeta Mercury’ye dönüşen Rami Malek bu sinemadaki performansı ile En Düzgün Erkek Oyuncu kısmında Oscar Ödülü’nü konutuna götürüyor. Bohemian Rhapsody’nin takımında Lucy Boynton, Gwilym Lee, Ben Hardy ve Joseph Mazzello da yer alıyor. Sinema, Queen’in sevilen müzikleriyle izleyicilere mükemmel bir müzik şöleni yaşatıyor.

2. Dünya Savaşı sırasında İngiliz matematik dehası Alan Turing, ortalarında Enigma’nın da bulunduğu Nazi şifreleme sistemini çözmesi için görevlendiriliyor ve vakte karşı nefes kesen bir yarış başlıyor. Ortalarında Joan Clarke’ın da bulunduğu grup, gece gündüz şifreleri tahlil ederken Turing ise bu sırada şifreleri kıracak bir makine üzerinde çalışıyor.

Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Christopher McCandless itibarlı bir üniversiteden muvaffakiyetle mezun olduktan sonra kendisini bekleyen varlıklı hayata gerisini dönüyor. Tüm birikimini hayır kurumlarına bağışladıktan sonra Alaska’nın yırtıcı tabiatına yanlışsız nefes kesici bir seyahate çıkıyor.

Sinema, Okinawa Savaşı’nda vazife yapan asker Desmond T. Doss’un enteresan kıssasını anlatıyor. Ferdî kıymetlerine ters bulduğu için savaş sırasında silah taşımayı ve insanları öldürmeyi reddeden Doss, savaş boyunca tek bir kurşun sıkmadan yaklaşık 75 kişinin hayatını kurtarıyor ve Onur Madalyası’na layık görülüyor.

Direktör koltuğunda Martin Scorsese’nin oturduğu sinema, borsacı Jordan Belfort’un hayatını bahis alıyor. Para kazanma hırsı ile yanıp tutuşan Belfort, Wall Street’teki işinden ayrılıp kendi şirketini kuruyor. İkna kabiliyeti ve dolandırıcılık yolları ile kısa müddette büyük paralar kazanıyor ve abartılı bir hayat sürmeye başlıyor. Çoka kaçan hayat usulü, çok geçmeden çöküşü de beraberinde getiriyor.

Kore Savaşı’nda vazife yapan Astsubay Süleyman Dilbirliği, savaşın acımasız ortamında ailesini kaybetmiş küçük bir Koreli kızı himayesine alıyor ve ona Ayla ismini veriyor. Birlikte geçirdikleri mühlet boyunca Ayla’ya kendi evladı üzere bağlanan Süleyman Astsubay, Türkiye’ye dönerken Ayla’yı yanına almak istiyor. Tüm uğraşlarına karşın gerekli yasal müsaadeleri almayı başaramayınca bir gün tekrar buluşmak umuduyla Ayla’yı yetimhaneye bırakmak zorunda kalıyor. His yüklü imal, En Düzgün Sinema kolunda Altın Palmiye Ödülü’ne layık görülüyor.

Sinema, 2. Dünya Savaşı sırasında Alman işgali altındaki Polonya’da geçiyor. Fabrikatör Oskar Schindler, Krakow kentinde kurduğu fabrikada çalıştırmak üzere çok sayıda Yahudi’yi işe alarak onları gaz odalarına gönderilmekten kurtarıyor. Direktörlüğünü Steven Spielberg’in üstlendiği sinemanın En Âlâ Direktör ve En Yeterli Sinema kısımları da dahil olmak üzere toplam yedi Oscar Mükafatı bulunuyor.